Yemen, yıllardır süren iç savaşın ve yurt dışı müdahalelerinin etkisiyle, uluslararası güçlerin çatışmalarına sahne olmaya devam ediyor. Son günlerde, Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki anlaşmazlığın alevlenmesi, bölgedeki durumu daha da karmaşık hale getirdi. İki ülke, Yemen'deki farklı güç odaklarını destekleyerek birbiriyle dolaylı yoldan çatışma içerisine girmiş durumda. Yemen'deki bu gerginlik, bölgesel dengeleri sarsacak kadar derinleşmiş durumda ve uluslararası diplomasi cephesi de bu durumdan endişeli.
Suudi Arabistan ve BAE, Yemen'deki iç savaşın başladığı 2015 yılından bu yana, Husi isyancılarına karşı birlikte mücadele ediyorlar. Ancak, zamanla iki ülke arasındaki stratejik çıkarlar, anlaşmazlıkları da beraberinde getirdi. BAE, özellikle Yemen'in güneyinde yerel güçleri destekleyerek Yemen'in birleşik yapısına tehdit oluşturmayı hedefliyor. Suudi Arabistan ise, tam tersine, merkezi hükümeti destekleyerek ülkenin bütünlüğünü sağlamaya çalışıyor. Bu iki farklı yaklaşım, ülkeler arasındaki gerilimi artırırken, aynı zamanda daha fazla bölgesel istikrarsızlığa sebep olabiliyor.
Devamında, Suudi Arabistan ve BAE'nin ideolojik ve siyasi farklılıkları da bu çatışmayı derinleştiren unsurlar arasında yer alıyor. Suudi Arabistan, kendi bekasını sağlamak ve İslam dünyasında liderliğini korumak amacıyla Yemen'de güçlü bir varlık göstermeye çalışırken, BAE ise kendi ekonomik ve askeri çıkarlarını ön planda tutmaktadır. Bu yüzden, birbirlerini desteklemeleri gereken koalisyon kuvvetleri arasındaki çatışma, durumu daha da zor bir hale getiriyor.
Son aylarda yaşanan çatışmalar, iki ülkenin de askeri harcamalarını artırmasına neden oldu. Birçok sivil kaybının yaşandığı bu çatışmalar, uluslararası kamuoyunun dikkatini üzerine çekti. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar, Yemen’deki insani krizin derinleştiği konusunda uyarılarda bulundular. Yemen’deki mevcut durum, bölgedeki başka ülkeleri de etkileyebilir ve olası bir sıcak savaşa yol açabilir.
Özellikle, ABD ve Avrupa Birliği gibi uluslararası aktörlerin bu konuya müdahil olması, durumu daha da karmaşık hale getirebilir. Suudi Arabistan’ın bölgesel politikaları ve BAE’nin dış politika hedefleri, dünyanın bu iki gücünün nasıl etkileşimde bulunacağına bağlı olacaktır. Bunun yanı sıra, Yemen halkı da bu anlaşmazlıkların kurbanı olmaya devam ediyor. Gün geçtikçe derinleşen ekonomik krizin yanı sıra, insani yardımların yetersiz kalması, halkın yaşam standartlarını daha da düşürüyor.
Yemen dışındaki gözlemciler, Suudi Arabistan ve BAE arasındaki gerilimin, olası bir sıcak savaşa dönüşmesi durumunda tüm bölgeyi olumsuz etkileyeceğini düşünüyor. Her iki ülkenin de daimi üyeleri olduğu uluslararası platformlarda, bu çatışmanın sona erdirilmesi için diplomatik çabaların artırılması gerektiği vurgulanıyor. Ancak, mevcut durum ve iki ülkenin kendi ulusal çıkarları dikkate alındığında, bunun ne kadar mümkün olacağı şimdilik belirsizliğini koruyor.
Yemen’deki savaşın sona ermesi ve bölgesel istikrarın sağlanması için kalıcı çözümlerin üretilmesi, sadece Suudi Arabistan ve BAE açısından değil, tüm Orta Doğu için kritik öneme sahiptir. Bu noktada, Yemen halkının da söz sahibi olması ve uluslararası topluma daha fazla dahil edilmesi büyük bir önem taşımaktadır. Aksi takdirde, Yemen'deki durum daha fazla insan vidasının yok olmasına ve bölgedeki barış çabalarının daha da zorlaşmasına neden olacaktır.