Narin Güran davası, Türkiye'nin en çok konuşulan davalarından biri haline geldi. Davanın vurucu noktası ise hakimin aldığı kararlar oldu. Bir grup avukat ve hukukçunun, davaya bakan hakimi Hakimler ve Savcılar Kurulu'na (HSK) şikayet etmesi, medyada geniş yankı buldu. Bu durum, hukukun üstünlüğü ile adaletin sağlandığına dair endişeleri yeniden gündeme getirdi. İşte, Narin Güran davasının güncel durumu, hakimin eleştirileri ve sosyal medyadaki yankılanmalar hakkında tüm merak edilenler.
Narin Güran, 2020 yılında kaybolduktan sonra öldüğü açıklanan bir genç kadın olarak Türkiye’nin gündeminde geniş yer buldu. Kadın cinayetleri ve kayıpları, toplumsal bir sorun olarak ön plana çıkarken, Güran'ın davası da bu bağlamda büyük bir tepki topladı. Olayın detayları, mahkemede yargılanan sanıkların durumu ve alınan kararlar, toplumda adaletin nasıl sağlanacağına dair ciddi tartışmalara yol açtı. Bu nedenle, davaya bakan hakimin kararları, çok sayıda insan tarafından yakından takip ediliyor. Bir grup avukat, hakimin kararlarını yetersiz bulmuş ve bunun üzerine HSK’ya başvurarak şikayette bulunma kararı almıştır.
Şikayet dilekçelerinde hakim hakkında yapılan eleştirilerin başında, kararların kamuoyunun adalet beklentisiyle örtüşmediği iddiaları yer alıyor. Avukatlar, hakimin, davanın ciddiyetini göz ardı ettiğini ve sanıkların cezasız kalma ihtimalinin arttığını belirtmektedir. Ayrıca, mahkeme sürecindeki usul hataları ve tarafsızlık konusundaki endişeler, şikayet dilekçelerinde de vurgulanmıştır. Bu durum, feminist hareketin ve kadın hakları savunucularının tepkisini çekerken, sosyal medyada #Adaletİstiyoruz gibi kampanyaların doğmasına neden oldu. Tüm bu gelişmeler, Narin Güran davasının sadece bir mahkeme meselesi değil, aynı zamanda toplumsal bir adalet arayışı olduğunu gösteriyor. Hakimin bu dosyada alacağı kararların, benzer davalar için emsal niteliği taşıyabileceği düşünüldüğünde, konunun önemi daha da artıyor. Hakim HSK’ya şikayet edilerek, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilgili yeni tartışmalar başlatılmış oldu. Bu durum, sadece bir hakim değil, tüm yargı sistemi için bir sınav niteliği taşımaktadır.
Sürecin nasıl sonuçlanacağı ise merak konusu. HSK’nın bu başvuruya vereceği yanıt, hem Narin Güran davasının seyrini hem de Türkiye genelindeki kadın cinayetleri ve kayıplar konusunda nasıl bir kamu politikası geliştirileceğini etkileyebilir. Hukuk camiası ve toplumsal hareketlerin gözleri, HSK’nın alacağı karar üzerine çevrilmiş durumda. Bu gelişmeler, toplumun adalet arayışının sadece mahkeme salonları ile sınırlı kalmadığını, bütün bir toplumu etkileyen bir mesele haline geldiğini gözler önüne seriyor. Adaletin sağlanması adına atılan bu adımlar, Türkiye'nin hukuksal dönüşümünde önemli bir yer tutuyor.
Sonuç olarak, Narin Güran davasının hukuki boyutunun yanı sıra toplumsal dinamikleri de göz önünde bulundurulmalı. Şu an yaşanmakta olan bu gelişmeler, Türkiye’nin adalet sistemindeki kırılgan noktaları teşhir ederken, aynı zamanda toplumsal bilinçlenmeye zemin hazırlıyor. Herkesin eşit bir biçimde adalete ulaşabilmesi ve yöneticilerin bu sorumluluğu yerine getirmesi gerektiği gerçeği bir kez daha hatırlatılmış oldu. /Narin Güran davasında yaşananlar, gelecekte benzer olayların önlenmesi adına bu tarz adaletsizliklerin izlenmesi ve gerekli reformların yapılması için birer uyarı niteliği taşıyor.