Dünya genelinde ülkelerin doğum oranları, sosyal, ekonomik ve kültürel faktörlerden etkilenmektedir. Ancak bazı ülkeler, doğum oranı açısından dikkat çekici derecede düşük seviyelerde kalmaktadır. Bu durum, bazı toplumların çocuk sahibi olmaktan neden uzaklaştığını anlamak için derinlemesine incelenmeyi gerektiriyor. İşte, dünyanın en az doğuran ülkesi olan Sırbistan’ı keşfedecek ve bu durumun ardındaki nedenleri irdeleyeceğiz.
Sırbistan, son yıllarda Avrupa'nın en düşük doğum oranlarına sahip ülkesi olarak öne çıkıyor. 2023 itibarıyla, Sırbistan'ın doğum oranı, her 1000 kişide yalnızca 1.5 doğumla sınırlı kalmıştır. Bu durum, ülkenin tarihsel, kültürel ve siyasi evrimiyle doğrudan ilişkilidir. Özellikle 1990’larda yaşanan savaşlar, ülkede büyük bir demografik değişime yol açmış, genç nüfusun büyük bir kısmı yurt dışına göç etmiştir. Bu göç, sadece ekonomik sıkıntılardan değil, aynı zamanda güvenlik kaygılarından kaynaklanmıştır. Savaşın bıraktığı travmalar, aile kurma ve çocuk sahibi olma arzularını da dolaylı yoldan etkilemiştir.
Bunun yanı sıra, 20. yüzyılın sonlarına doğru, dünya genelinde yaşanan toplumsal değişimler Sırbistan’ı da etkilemiş, kadınların iş hayatına katılımı artarken, geleneksel aile yapısının değişmesine yol açmıştır. Kadınlar artık kariyerlerini ön planda tutmakta ve çocuk sahibi olmayı ertelemeyi tercih etmektedir. Eğitim düzeyinin artması, kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmasına olanak tanımakta; bu da doğurganlık oranlarını doğrudan etkilemektedir.
Sırbistan, modern aile planlaması yöntemlerinin etkin bir şekilde kullanıldığı bir ülke haline gelmiştir. Bu, çiftlerin çocuk sahibi olma kararlarını bilinçli bir şekilde vermelerine imkân tanımakta ve doğurganlık oranlarını etkilemektedir. Ayrıca, ülke içerisindeki ekonomik belirsizlik ve yaşam standartlarının düşüklüğü de çocuk sahibi olma isteğini azaltmaktadır. Aileler, çocuk yetiştirmenin getirdiği maddi yükün yanı sıra, eğitim masrafları, sağlık harcamaları gibi çeşitli zorluklar karşısında temkinli davranmakta; bu durum, doğum oranlarının daha da düşmesine neden olmaktadır.
Toplumda çocuk sahibi olmanın getirdiği sosyal baskılar da günümüzde önemli bir faktör haline gelmiştir. Şehirleşme ve bireyselleşme, insanların ailevi ilişkilerini zayıflatarak çocuk sahibi olma arzusunu azaltmıştır. Ayrıca, genç neslin sosyal medya ve dijital dünyadaki etkisi, aile yapısını değiştirmekte ve çocuk sahibi olma fikrini daha az cazip hale getirmektedir. Sırbistan'daki gençler, çoğunlukla kariyer hedefleri ve kişisel gelişimlerine odaklanmakta, geleneksel aile kurma kavramından uzaklaşmaktadır.
Ülkenin hükümeti, düşük doğum oranları karşısında çeşitli önlemler almaya çalışsa da, bu politikaların etkinliği hala tartışmalıdır. Çocuk yardımları, ebeveynlik izni ve diğer sosyal yardımlar gibi teşvik edici önlemler, bazı aileler için yeterli olmayabilir. Bununla birlikte, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele edilmeden, kalıcı bir değişimin elde edilmesi zor görünmektedir. Sırbistan'da kadınların iş gücüne katılımı artsa da, halen birçok kadın hem iş hayatında hem de aile hayatında ciddi zorluklarla karşı karşıya kalmaktadır.
Sonuç olarak, Sırbistan’ın düşük doğum oranları, çeşitli sosyo-ekonomik, kültürel ve tarihi faktörlerin bir araya gelmesiyle meydana gelmektedir. Çocuk sahibi olmanın getirdiği sorumlulukların yanı sıra, ülkedeki gençlerin yaşam tercihleri, aile kurma kararlarını doğrudan etkilemektedir. Gelecek nesillerin sağlıklı bir şekilde büyümesi ve toplumsal yapının sürdürülmesi için bu konuya derinlikli bir şekilde yaklaşmak, Sırbistan’ın geleceği için hayati önem taşımaktadır.
Her ne kadar Avrupa'da en düşük doğum oranlarına sahip olsa da, Sırbistan, bu durumu değiştirmek ve aileleri teşvik etmek amacıyla çeşitli politikalar geliştirmeye devam etmektedir. Ancak, bu politikaların etkili olabilmesi için, toplumsal ve kültürel anlayışın değişmesi, aile yapısının yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Sırbistan'ın geleceği, çocuk sahibi olma kararları üzerine inşa edilen sosyal normlara bağlı olarak şekillenecektir.