Son yıllarda, Türkiye’deki acil sağlık hizmetleri, sadece hayati tehlike arz eden durumlarla değil, aynı zamanda sıradışı isteklerle de karşı karşıya kalıyor. 112 Acil Servis çağrı merkezi, her geçen gün yaklaşan bir uçuş için 'ambulans ister misiniz?' diyen vatandaşlardan, kaybolan kedisini arama isteğinde bulunanlara kadar çeşitli talep ve şikayetlerle meşgul. Fakat bu durum, acil servis sisteminin verimliliği ve vatandaşlık bilinci açısından büyük bir tehdit oluşturuyor. Özellikle pandeminin ardından, birçok kişi acil servisleri aramayı alışkanlık haline getirdi. Ancak bu durum, gerçek acil durumlarla karşılaşan hastalara ulaşma sürelerini de olumsuz etkiliyor.
112 Acil Servis’in başını ağrıtan taleplerin başında, kişisel ulaşım ihtiyaçları geliyor. Son dönemlerde 'Ambulans beni havalimanına yetiştirir mi?' gibi komik ve bir o kadar da endişe verici talepler sıklıkla gündeme geliyor. Ambulansın acil durumlarda var olduğunu unutan bazı bireyler, kendi ulaşım problemlerini çözmek için acil sağlık hizmetlerine başvurmayı tercih ediyor. Bu durum, sadece günlük yaşamda değil, aynı zamanda sağlık hizmetlerinin verimliliğinde ciddi sorunlar yaratıyor. Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, acil çağrıların yaklaşık %30'unun gereksiz yere yapıldığı tahmin ediliyor. Bu da acil sağlık kaynaklarının israfına yol açıyor.
Bunun yanı sıra, 112 Acil Servis'e gelen talepler halkın sağlık bilgisi konusunda ne kadar bilinçsiz olduğunu da ortaya koyuyor. Ambulansların sadece hayat kurtarma amacıyla, acil sağlık durumu yaşayan bireyler için kullanılması gerektiği gerçeği, maalesef pek çok kişi tarafından göz ardı ediliyor. Birçok vatandaş, acil servisi çağırırken tehlike veya acil durum tanımını iyi değerlendiremiyor. Eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları, bu yanlış anlamaların giderilmesi noktasında büyük önem taşıyor.
Sağlık Bakanlığı, acil servisleri daha etkin kullanabilmek için çeşitli önlemler almaya başladı. 112 Acil Servis’in yanlış kullanılmasını önlemek amacıyla başlatılan kampanyalar ile vatandaşların konusunda daha bilinçli hale gelmeleri hedefleniyor. Bu tür kampanyalar, hem acil servis hizmetinin daha verimli kullanılmasını sağlamakta hem de gerçek acil durumlarda sağlık hizmetlerine ulaşım sürelerinin kısaltılmasına katkı sağlamaktadır. Ayrıca, okullarda sağlık eğitimi derslerinin müfredata eklenmesi, gelecekte bu tür yanlış anlamaların önüne geçmek için atılacak önemli adımlardan biri olarak değerlendiriliyor.
Sonuç olarak, 112 Acil Servis line çağrıları, sadece acil sağlık durumları için değil, aynı zamanda yanlış bir durumun ve vatandaş bilincinin ne kadar düşük olduğunu gösteriyor. Ambulanstan kişisel ulaşım aracı olarak faydalanma isteği, sadece bir komedi unsuru değil, aynı zamanda acil sağlık hizmetlerinin verimliliği açısından önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Sağlık Bakanlığı ve ilgili kurumlar, bu durumu engelleyebilmek için kapsamlı projeler geliştirmeye devam etmelidir. Unutulmamalıdır ki, 112 Acil Servis’i meşgul eden her talep, gerçek bir hastanın yaşamını riske atabilir.